Tek Kale - Spor Yazıları

21 Şubat 2007

CL - 2. tur tahminleri

PSV - Arsenal: PSV
Real Madrid - B. Münih: Real
Lille - M. United: Manchester
Celtic - Milan: Milan

Barcelona - Liverpool: Liverpool
Porto - Chelsea: Chelsea
Inter - Valencia: Valencia

03 Temmuz 2006

Çeyrekten sonra yarı gelir

Uydurma sözler:

- Brezilya isteyince oynuyor, istediği zaman atıyor, kendilerini sıkmadan turu geçiyorlar:
İstedikleri zaman oynuyorlarsa neden her maçta ilk devrede 3-4 farkı bulmadılar? O takım işlemiyordu, ilk maçtan beri. Her maçta rakibe çok pozisyon verdikleri gibi bol yıldızlı hücumları da iyi işlemedi. Mutlaka toslayacaklardı, Fransa'ya denk geldi. Keşke İspanya çıksaydı karşılarına da 5 yeselerdi.

- (Turnuva öncesi) Brezilya açık ara tek favori. İpler Brezilya'nın elinde, önemli bir hata yapmazlarsa kesin şampiyon olurlar.
Bunu iddia etmek için ya salak olmak lazım, ya futbolla alakasız biri (=salak). Yoruma bile gerek yok. Brezilya 2002'deki gibi gayet üstün bile olsaydı diğerlerinden, böyle bir iddianın atmasyondan farkı yok. (bkz. istatistik yazısı).

- Fikstürü öyle düzenlemişler ki Almanya çok kolay rakiplerle oynayıp finale gidiyor.
O yüzden herhalde Brezilya Gana ile, İtalya Avustralya ile oynarken ve İsviçre, Ukrayna gibi rakipler varken Almanya İsveç ile oynadı 2. turda. Çeyrek finalde de kupanın en iyi futbolunu oynayan Arjantin var karşılarında. Çok seviyoruz uydurmayı. Salla, kuyuya taş at, köşeli, iddialı konuş ki televizyonlarda yorumculuğa devam et. O lafların kaçı doğru çıktı diye kimsenin takip ettiği yok nasılsa.

- İtalya her zamanki catenaccio'suyla geçilmez bir defansa sahip.
Sen önce git catenaccio nedir, öğren. İtalya'nın ilk 2 maçtaki dizilişi diğer favori takımların çoğundan daha ofansifti. Ama sonraki maçlarda forveti teke indirdiler, defansif diğer Avrupa takımlarına döndüler. Yine de bunun catenaccio ile alakası yok.

- Sağda Cafu, solda Roberto Carlos sürekli ileri geri makina gibi işliyorlar.
Yok canım. İkisinde de geçti artık. Ya gidince dönemiyorlar, ya da genelde gidemiyorlar bu yüzden.

28 Haziran 2006

Bijurnale devam

- Almanya sivrildi yine. Ben maça ısınmadan maç bitmişti.

- Meksika çok ilginç takım. Ne oynuyorlar, kim nerede oynuyor belli değil. Çok zorladılar Arjantin'i. Aralarındaki tek fark, hücumda bir tarafın ince paslar ve böyle manyak bir şu atma becerisiydi.

- Ericcson, sanki yardımcılarına şöyle hesaplar yaptırmış: hiç gol yememek üzere oynarsak tüm maç boyunca kazanacağımız faullerden kornerlerden bir gol atma olasılığımız nedir? Koca İngiltere'nin bu görünümü rezalet. Ne yazık ki kazanan hatırlanıyor, futbol değil ama aynı zamanda da futbol bir prestij oyunudur.

- Portekiz-Hollanda maçında topun oyunda kaldığını gören oldu mu II.yarıda? Hakemler maçın kontrolünü kaybediyor sarılar havada uçuştukça. En iyi örneği aynı adama 3 sarı çıkaran Graham Paul. Bu maçta da II.yarıda oyunun ne kadar durduğunun hesabını kaybetti hakem. O devrenin en az 10-12 dk. uzaması gerekirdi. 62-71 arası itişmeler sırasında bir dakika bile oyun olmadı.
Hollanda'nın kadrosu da yetmedi bence. Basit bir örnek ama Arsenal'de oynayan Fabregas ve Reyes İspanya'da yedek, Arsenal'de yedek kalan Van Persie, Hollanda'nın yıldızı. Özellikle orta sahaları çok yetersiz. Van Bommel, oynadığı zaman Barcelona'ya da uyamıyordu eksik tekniğiyle, Cocu 36 yaşında, Sneijder Hollanda milli takımlık adam değil. Tüm takım Robben'in gözünün içine bakıyor ama forvette de büyük bir uyumsuzluk, anlaşmazlık var. Topu getiren şut çekiyor, diğerleri de anında şikayet ediyor. Sonuçta Van Nistelrooy isyan ediyor, Van Basten da gole ihtiyacı olduğunda Hennegoor of Hesselink'i oyuna alıyor. Yazık.

- İtalya aynı eski İtalya sisteminde. Ama futbol geri çekildikçe onlar dengeli bir futbol oynar oldular. İki forvetleri, bir de forvetin arkasında bir adam oynatıyorlar hala.

- Ukrayna-İsviçre maçı akıllara durgunluktu. O kadar ki uzatmaları seyretmeyi unuttum. Neredeyse hiçbir hücum özelliği olmayan İsviçre'nin elenmesi gerekiyordu ama.

- Brezilya'yı gerçekten çok seyrettim. Bulduğum her yerde, G.Amerika şampiyonaları, Konfederasyon, G.Amerika elemeleri... Özellikle zamanında maç boyunca her maçta 10-15 dk.lık baskı kurarlardı karşı kalede. O baskıdan müthiş goller gelirdi. Ama hiç bu kadar berbat bir Brezilya görmedim. Genç oyuncularla biraz canlandıkları Japonya maçı hariç diğer üçünde ne savunmaları diğer favori takımların düzeyindeydi ne de hücumda doğru dürüst organize olabildiler.
Bugün Gana'nın savunmasını görünce en az 5 atmaları gerekiyordu. Oysa beraberliğe düşmemeleri şanslarındandı.

- Bir takım hücum oynar, diğeri geri yaslanırsa aralarında ciddi bir güç farkı yoksa savunma yapan çok daha şanslıdır. Yeni dünya futbolunun özeti bu. İspanya hücum oynayan soyu tükenmekte olan takımlardan. Onlar atak maçın çoğunda, Fransızlar geride bekliyor topluca. Ama tehlikeleri Fransa yakalıyor. İspanya'nın maç boyunca doğru dürüst gol pozisyonu yok. Fransa gibi savunması, ön liberoları olan bir takım sürekli 8-9 kişiyle savunma yaparsa İspanya'nın pozisyon bulması mümkün de değil. Böyle giderse soğuyacağım ben futboldan.
Bir de Raul'un forvet arkasında oynaması çok anlamsızdı. Luis Garcia'yı beğenmiyorsa Fabregas veya Xabi Alonso'yu ileri sürüp geriye Senna'yı alabilirdi, 'mutlu aşk yoktur' Aragones.


Bir süredir en iyi 11 yapacağım, yapayım artık:
Cech (Buffon, Van der Saar veya Hyslop da olabilirdi, maçı tek başına kazandırmadı belki hiçbiri ama orta zor her topu kurtardılar, hiç hata da yapmadılar),

Zaccardo (Sergio Ramos demiştim başta, unutmuşum Zaccardo'yu),
Cannavaro (başarılı adam adama mücadelede kupanın lideri, 2.den iki kat fazla neredeyse),
Ayala (tek başına defans, neredeyse adam, ileri oynadıkça takım çok yük biniyor gerideki üçlüye),
Lahm (Avrupa Ş.'ndan beri hayranıyım, sağ ayaklı sol bek Alman tehlikelerinin yarısının yaratıcısı);

Pirlo (o da tek başına orta saha resmen, hem savunmada hem hücumda şart İtalya'ya, çok sevdiğim Xabi Alonso da yedeği),
Maniche (hem mücadele gücü çok iyi, hem de yine tur getiren golü attı),
Maxi Roriguez (kupanın sürpriz yıldızlarından),
Riquelme (forvet arkasında başka bir alternatif bulamadım, birini unutuyorum sanki);

Klose (tartışmasız, hatta şu anda kupanın yıldızı, değeri bilinmedi bence yeterince geçen kupadan sonra),
Jaziri (elendiler ama çok iyiydi Tunuslu Jaziri).

İstatistiğin Hayatımıza (ve Futbola) Girmesinin Zamanı Gelmedi mi?

Beş yıl önce Şampiyonlar Lig'inde Beşiktaş Barcelona’yı İstanbul’da 3-0 yendikten sonra Barcelona Başkanı Joan Gaspart Solves “Beşiktaş’la on maç yapsak dokuzunu kazanır, birini kaybederiz, bu da o maç oldu” demişti. Futbolda olasılığın kullanımının en basit anlatımıydı bu.

“Belirsizliği ifade etmenin en iyi yolu olasılıktır” der istatistiğin önemli dallarından Bayezyen istatistik. Birçok alanda zaten olasılıklar kullanarak yapılan analizlerin anlatması kolay olsun diye sözel ifadelere dönüştürülerek anlatıldığını görüyoruz. Örneğin, hava tahmin raporlarında yağmur olasılığı sayısal olarak verileceğine kısaca “yarın yağmurlu” deniyor. Oysa yağmur olasılığını bilsek ona göre karar verebiliriz yanımıza şemsiye alıp almamaya.

Sağlıkta da örnek çok. Doktor “komplikasyon riski var” diyor hastaya. Ama ne kadar risk bu? Yüzde on mu yüzde elli mi? İlaç prospektüsleri ilaçların yan etkileri için “nadir vakalarda görülmüştür” diyor. Biz de araştırmaların bulduğu olasılıkları bilsek de ne kadar nadir, binde bir mi, yüzde beş mi, anlasak.

Birçok araştırma ‘risk’, ‘bir miktar’, bazı’, ‘mümkün’ gibi muğlak ifadelerin insanlarca çok farklı şekillerde algılandığını gösteriyor. Oysa böyle muğlak ifadeler yerine olasılıkları kullansak hem aramızda çok daha iyi anlaşacağız hem de sonuçları daha iyi yorumlayacağız.

İstatistiğin ve onun en önemli parçalarından olan olasılığın gereksinimini en çok çeken alanlardan biri de futbol dünyamız. Anlı şanlı yorumcularımız maç tahmininde bulunurken bir türlü ifade edemiyorlar kimin ne kadar şansı olduğunu. “Bence İspanya Ukrayna’yı yener, ama Tunus’un S.Arabistan maçında Tunus için söylediğimiz gibi kesin yener diyemem” gibi garip ve derdini anlatmak için zorlanan yorumlar diyoruz. Veya “İtalyanlar Çeklere göre ağır basıyor” diyor biri, yanındaki de “bence de İtalyanlar ağır basıyor ama sadece biraz” diye ekliyor. Neyi kastediyorsunuz, kesin derken ne kadar kesin, yüzde yüz olmadığına göre? Veya sizin birazınız ne kadar az acaba? Madem ülkenin en beğenilen, en ‘şeytan’ yorumcuları bunlar, doğru dürüst anlayalım akıllarından geçenleri.

Oysa futbolda tartışmalara baz olabilecek olasılıklar zaten elimizde var aslında. Oynanan bahislerdeki oranlar o sonucun olasılık hesabına dayanmakta.

Bu tarz bir analizin eksikliği kendini en çok kupa öncesi şampiyon tahminlerinde gösteriyor. Fikir beyan edenlerin önemli bir bölümü açık ara Brezilya’yı favori görüyor. Oysa özellikle böyle tek maçlı eleme turlarının olduğu turnuvalarda tek bir takımın favori olamayacağını görmek zor değil. Özellikle takımların gücünün birbirine çok yaklaştığı günümüz futbolunda herhangi bir eşleşmede bir takımın diğerini kesin eleyeceğini iddia etmek mümkün değil. İngiltere-Ekvador gibi belli bir favorisi olan bir maçta bile en fazla %60-70 olasılık verilebilir favori İngiltere’ye. Böyle dört eleme turunun olduğunu da düşününce en favori takımın bile bir yerde elenmesi gayet mümkün. (Kaldı ki Brezilya’nın fazlasıyla zayıf karnı var sorun yaşayabileceği.) Bu durumda kupayı alabilecek takım sayısı da en az 6-7 olarak görülmeli.

İstatistiğin aslında getireceği en önemli fayda sonuçların yorumlanmasında. Yine futbol üzerinden konuşursak örneğin kupayı savunma ağırlıklı oynayan bir takımın kazanması artık bu tarz futbolun kazandığını göstermez. Sonucu belirsiz olayların gerçekleşmesini zarların atılması gibi görmek gerekir. 2 gelecek dersiniz, zar da 2 gelir. Haklı olmuş olmazsınız, müneccim de değil, sadece şanslısınızdır. Birgün sonra yağmur yağıp yağmayacağını, doların borsanın yönünü ancak belli olasılıklar dahilinde tahmin edebilirsiniz. Veya %1 yan etkileri görünen bir ilacı kullanır ve o yan etkileri yaşarsanız, ilacı kullanarak yanlış yapmış olmazsınız, sadece çok zor görünen bir durum meydana gelmiş, doğa yüzünüze gülmemiştir.

Sonuçları da bu olasılıkları hesaba katarak yorumlamanız gerekir. Belki Arjantin kazanır kupayı. Tekrar oynama imkanı olsa aynı futbolcularla, tamamen aynı şartlarda, belki İspanyollar üstün gelir, belki İtalyanlar. Niye olmasın, belki Yunanistan’ın Avrupa Şampiyonluğu gibi hiç beklenmedik bir takım olur. Bunu yorumlarken her takımın bir kazanma olasılığını unutmamak gerekir. Bugünki Beşiktaş’ın bile bugünün Barcelona’sını yenmesinin bir olasılığı vardır.

26 Haziran 2006

Kupa Bijurnali

Bienal iki yıllık demekse, bijurnal de iki yılda bir demektir diyebilir miyiz? Ne diyorsun sayın okuyucu, biz buradayız sen nerdesin?

Bundan sonra, II.tur ve heyecanın da başlamasıyla düzenleyeceğim burayı ve kupa boyunca en az iki günde bir yazacağım.

II. turun ilk günü çok keyifli, ikincisi de çok sinir bozucuydu. Hatta bugün futbol seyretmeye başlayan biri nefret ederdi herhalde bu oyundan. İngiltere hiçbir sey oynamadan çeyrek finalist oluyor, hakem kafasına göre olur olmadık sarı kartlar çıkarıyor, birçok oyuncu gereksiz yere atılıyor, Hollanda-Portekiz maçının 2. yarısında olduğu gibi topun ne kadar oyunda kaldığına hiç bakmadan hakemin keyfine göre uzatılıyor, dünyanın en golcü adamlarından biri gol atmalari gereken yerde hocasının inadıyla kenarda oturtuluyor, vs. Bu dünyanin içinde olmayan birinin kafası almaz hiçbirini.

Almanya ve Arjantin nasıl coşarak coşturarak oynuyorsa (aynen şöyle) İngiltere de o kadar sıkıcı. Ama öncelikle hakemler keyfini kaçırıyor maçların. Önce İsveç'ten Lucic'in, bugün de Portekiz'den Costinha ve Deco, Hollanda'da da Boulahrouz'un ikinci sarı kartları çok gereksizdi. Savunma futboluna ve oyunun tıkanmasına karşı maçların 10'a 10 oynanmasını önermiştim birilerine geçenlerde, sanki FIFA pratikte bunu uygulatıyor. Maç tıkanınca, canınız sıkılınca, veya seyirci Meksika dalgasına başladığında filan birini atın demiş.

Ve nedir bu Hollandalı teknik adamlardan çektiğim. 2002'de kupaya katılamadılar Van Gaal yüzünden. 2004'te Advocaat Robben ve Van der Vaart'i inatla kenarda oturttu. Şimdi de Van Nistelrooij olayı ve onun alternatifinin bu forvet bolluğu içinde Vennegoor of Hesselink olması.

Böylece rezil İngiliz takımının karşısına da eksik bir Portekiz çıkacak, hele Deco mühim. Tabi Deco ilk sarısında direk kırmızıyı haketmişti tabi, o ayrı. Portekiz'in 2. yarıya tek forvetini çıkararak çıkması da çok çirkindi. Scolari 11 DK maçında 11 galibiyet almış oldu böylece. Günün en güzel anı da II. yarı kırmızı gören üç oyunucunun maçı yanyana oturarak seyretmesiydi (Deco ve Van Bronckhorst takım arkadaşları tabi).

Bu arada iki gün önce çeyrek final tahminlerimi şöyle yazmıştım:
Almanya-İsveç: ? Alm. -sadece seyirci faktoruyle ve Arjantin-Almanya maçı olsun diye-
İngiltere-Ekvador: İng.
Arjantin-Meksika: Arj.
Portekiz-Hollanda: Port.
İtalya-Avustralya: Avustr.
Brezilya-Gana: Gana
İsviçre-Ukrayna: Ukr.
İspanya-Fransa: İsp.

Ama takımlar birbirine çok yakın. Arjantin ve İspanya dışındakileri atıyorum denebilir yani.

24 Haziran 2006

Gruplar Sonrası

A-B: Almanya beklenenden iyi miydi grup mu kötüydü, göreceğiz maçında. O maç başabaş bence. Ekvador İngiltere'ye elenir sanırım ama elemelerini isterdim tabi.

C-D: İlk iki maçların sonunda Hollanda ve Arjantin'in çıkmasına sevindiysem de 3. maçlar çok silik oldu bu yüzden. Bu grupta önemli miktarda heyecan bekliyorduk oysa. Meksika fena değil ama Portekiz'in yedekleri bile üstünlük kurdu onlara. Arjantin geçer bence onları. En baba eşleşmelerden biri de Hollanda-Portekiz. Hollanda'nın garip ama kadrosu diğer favorilere göre, hatta Portekiz'e göre bile zayıf aslında. Robben ve Van der Saar dışında formda ve üst düzey oyuncuları yok. Koskoca Hollanda için yazık. Yalnız savunmaları sağlam. Portekiz'in kalecisi Ricardo favori bir takim icin zayıf.

E-F: E en heyecanlı maçların olduğu grup oldu. Son maçlardan önce hepsi çıkabilirdi. İtalya ilk maçlardan sonra eski sağlamcı İtalya oldu, en keyifsiz takım oldu grupta. Totti sakatlıktan değil de saçlarını kestirince sudan çıkmış sıçan gibi olmuş. Nedved son maçta yıldızlığını gösterdi yine 33 yaşında ama kurtaramadı takımını. Elenmesini beklediğim 3-4 favoriden sadece Çekler elendi.

Çok yakında batırırlar dediğim Brezilya son maçtaki Brezilya değildi. Özellikle Cicinho ve Robinho ile farklı bir takim oluyorlar. Defansta daha da fazla pozisyon veriyorlar ama kendileri de pozisyon bulabiliyorlar en azindan. Bir de Ronaldo yavaş yavaş güvenini kazanıyor. Kötü oynar ama 1 gol atar, maçı değiştirir gibi görünüyor. Ama Gana da Avustralya da sürpriz yapabilir.

G-H: Fransa tüm futbolseverlerin nefretini kazanmıştır umarım. Ve umarım İspanya maçı hızlandırır da zorlanmaz. Ben Fransa'nın da Brezilya'nın da yavaş oynamasının biraz bilerek olduğunu düşünüyorum. Fransa yaşlı olduğu için, Brezilya da oyunu hızlandırsa geride çok pozisyon vereceği için, topa sahip olalım, yavaş yavaş nasılsa pozisyon buluruz diyorlar. Fransa'nin iyi tarafi savunması. Bir de Togo maçının 2.yarısında gol atamasalardı artık Zidane olmayacaktı futbol dünyasında. Ve Isviçre-Ukrayna'dan biri çeyrek finalist olacak. Rezalet.

18 Haziran 2006

İlk maçlar sonrası

32 takim arasında kötüsü yok derken istisnaları bile koymamalıymışım. Togo bile (Afrika kupasında tüm maçları kaybetmişler) galip geliyordu neredeyse. Sarı kartlı defans adamları topa gideceğine rakibini düşürdü tecrübesizce. Hem atıldı hem o serbest vuruşta golü yediler. Ama işte böyle tecrübesizlikler aynı zamanda o ülke futbollarını tanımlayan. Yine kötüler arasında saydığım Suudiler de galip geliyordu neredeyse.

Şimdiye dek izlediğim maçlardan eski keyfi alamadım pek. Bilmiyorum biz mi büyüdük yoksa futbol mu bu kadar keyifsizleşti. Sıkmayan çok az maç vardı. Birçok maçta ilgimi veremedim bu yüzden. Çok beylik laf ama maçı beklenen yıldız yok gerçekten. Polonya'da Smolarek'i görünce bunun babası ne adamdı be diyorum veya kulübedeki Blochin, Klinsmann veya Zico'yu görünce. Özellikle küçük takımlarda önemli bir yıldız eksikliği var, İbrahimoviç dışında. Hırvatlar ve Sırplar hiç fena değiller mesela
ama onları kolayca gole götürecek adamları yok.

En çok bu akşamki Almanya-Polonya maçını beğendim. Böyle yüksek tempolu, gerilimli maçlar istiyor insan. C ve E grubundaki (Arjantin'in ve İtalya'nin gruplari) maçlar da fena değildi ama o kadar.

İspanya gördüğüm en iyi takımdı. Skor dışında da (zaten 2. yarının başındaki penaltı-kırmızı kart ağırdğ) çok iyiydiler. Ondan sonra da Çekler ve İtalyanlar gelir sanırım. Ama Çekleri başka bir maçta görmek lazım, maçın başında gol bulduklarından kolay geçti maç onlar için, ABD açıldı çünkü.

İspanya'nın kadrosu da çok geniş. Iniesta, Fabregas, Joaquin, Raul yedek.

Ayrıca sorarım hangi ülkede at yarışı oynadığı için milli takim antrenörlüğü istenmeyen eski futbolcu, at yarışı reklamlarında oynar? Yalniz, Erman Toroğlu ciddden komik adam, Henry ve Claduia Schiffer'le reklamına bayıldım.

Kanal 1 mi?

Spikerler Istanbul'dan anlatiyor maclari. Acilis maci haric. Cok
korkunc. Bu yuzden bizim gibi ulkelerde (tuketicinin guclu olmadigi)
devlet televizyonu yapmali boyle yayinlari, yoksa digerleri nereden
kisacaklarini sasiriyorlar. Soyledikleri tum seyler ekranda gorunenler.
Alismamis olsak hic konusmasalar da olur.
TRT'nin dinozorlari kadar olmasa da bazi kotu aliskanliklar suruyor
zaten. Kritik kararlarda klasik 'burada ofsayt var mi yok mu' tipi
laflar, anlamadiklari hakem kararlarini es gecmeler... (hakem kaleci
topu uzun tuttu diye cift vurus veriyor mesela, anlamiyor adam, anlamadigi bekli olmasin diye de hic bahsetmiyor karardan). Dikkatli dinleyince deli eden seyler.

Teniste spikerlerin maci sayi oynanirken anlatmasini beklemiyoruz
mesela. Yanlis hatirlamiyorsam eskiden trt spikerleri onlari da
anlatirdi, sundan backhand, bundan vole diye. Haftasonu Roland Garros'un
finalleri vardi ve Nadal-Federer finali cok iyiydi. Turk televizyonlari
vermedi tabi. Ayni konuya donuyorum, TRT'nin gorevi bence bu turnuvalari
vermek. Deli oluyorum yine.

Kotu gecmesini bekledigim maclari (genelde Avrupa'nin favori olmayan
ekipleriyle 3. dunya ulke maclari) pek izleyesim gelmiyor. Hem kupa
uzun, bitmez sonra mazaallah.

10 Haziran 2006

Takımlar, Gruplar

Gruplar ve favori görünenler:

A, Almanya: Almanya'nın 90'dan beri iyi bir takımı yok. Ama 2002'de en kötü hallerinde bile final oynadılar. 94'de Bulgaristan'a elendiklerinde ohh be nihayet demiştim. 98'de yine çeyrek finalde yine bir Balkan takımına elendiler. Bu sefer kötüsünün de kötüsü olarak görülseler de kadroları Alman liginin ağrılığını taşıyan oyuncular. Artı evlerindeler, artı çok gururlu bir uluslar. Beklenildiği kadar kötü olmayacaklar bence. Herşey çıkabilir onlardan, performansları en belirsiz takım onlar, ama final sürpriz olur tabi.
Gruplarındaki dört takım da eşit gibi. Polonya favori olsa da Kosta Rika geçenkinden iyi olabilir bu sefer. Ekvator 3. geldi G.Amerika'dan ama yüksek rakımın avantajı diyorlar. Böyle aşağılamayı çok seviyoruz, favorileri yüceltmek için herhalde. Polonya elenir, diğer üçünden hangisi çıkar bilemem.

B, İngiltere: İngiltere favori geliyor ama forvet sorunları büyük. Grupta oynayamayacak bir adamı kupaya götürme acizliği iyi hissettirmez oyunculara. Forvet olarak Owen-Crouch ikiliisinin yedeği yok, bir sakatlık, formsuzluk veya cezada. Ericsson'un kadroya aldığı 17 yaşındaki Walcott, kupanın en garip tercihi. Bu sezon Southampton'da birkaç maç iyi oynayıp goller atınca Arsenal'e transfer oluyor ama hiç oynamıyor, ilk 18'e bile giremiyor. Üstelik Owen sakatlıklara teşne, Crouch da tam H.Şükür gibi zaman zaman kafa yoldurabilecek biri. Bu forvet sorunu mutlaka bir yerde çarpar kafalarına.

En güçlü olmaları gereken orta sahaları da İngiltere'nin bir başka sorunu. Lampard ve Gerrard orta sahanın ortasında dünyanın en iyileri. Ama ikisi de takımlarında arkalarında bir ön libero ile oynuyorlar (Makalele ve Xabi Alonso). Ama milli takımda ön libero / defansif orta saha olarak kullanıyor onları Ericsson. Orta sahadaki diğer ikili, Joe Cole ve Beckham da çok kanatta kalıyor. Böylece forvetlerin arkası boş kalıyor, Lampard'la Gerrard'ın hücum yeteneğinden de yararlanamıyorlar.

İsveç'e sürpriz favori, forvetlerine süper dense de Larsson yaşlandı artık. Barcelona'da iyi hazırlanan gol pozisyonlarında etkili oluyor, tek başına değil. İbrahimoviç de uyumsuz ve istikrarsız. Gruptan Paraguay çıkar ve sonraki turlarda da birşeyler yapabilir diye bekliyorum. T&T'nin burada olması bile gereksiz. Onlarla 4 Concacaf takımı var, çok fazla.

C, Arjantin, Hollanda: Arjantin'e favori denmesi isminin Brezilya'dan sonra iyi gitmesinden bence. Orta saha ve forvet kadrosu en kuvvetli takım bence. Ama iki zayıf karınları var. Defansın yükünü çeken Coloccini çok dağınık, turnuvanın en garip isimli oyuncusu kalecileri Abbondanzieri de gayet kötü olabiliyor bazen. O zayıf karınlar bir yerde vuruyoır takımları. Geçen kupada kalecileri yüzünden elenmişlerdi zaten. Kötü bir frikik golü yiyip çıkaramamışlardı.

Hollanda, Romanya, Finlandiya ve Çeklerle aynı gruptaydı, 10 galibiyet ve 2 beraberlikle çıktılar. Ama o formülü kaybetmişler sanki. Avrupa S.'ndaki sorunları statik olmalarıydı, hazırlık maçlarında da öyleydiler. Grup maçlarındaki iki joker oyuncuları da yok şimdi. 'Adamım' Davids'i almadı Van Basten. Yedekten iki maç kazandıran Van Hooijdonk da doğal olarak yaşlandı. En büyük ümidimdi onlar benim için bu kupada, ama hazırlık maçları çok ümit vermedi. Ayrıca bu sezon Ajax'ta toplam 50 gol atan Van Venie'yi almadı Van Basten da benim ne oynadığını bir türlü anlamadığım Van Hennegoor of Hesselink'i aldı (ve değiştirsin artık bu adam adını, 'of' yerine 'de Hesselink' yapsın, alışamadım).

Sırbistan eleme maçlarında sadece 1 gol yemiş. Fildişi Sahili Afrika Kupası şampiyonu. Bu grubun oluşmuş olması her bakımdan rezalet. Takımları torbalara ayırıp torbaların içinde en ufak bir ayrım yapmadan her torbadan birer takım çekmek çok yetersiz bir sistem. Takımlara ağırlık verip eşitlik sağlamaya çalışmak lazım. Sonra, Hollanda'nın ilk torbada olmamasının hiçbir açıklaması olamaz. Sonra torbaları takımların ağırlığına göre ayırmadı uefa, Avrupa takımlarını eşit dağıtmaya çalıştı. Ama 14 Avrupa takımı ve 8 grup olduğundan birer Avrupa takımının olduğu gruplar Arjantin ve Brezilya'nın gruplarında olması gerekirken Arjantin'in grubunda 2 Avrupa takımı var, Meksika'nın birer. Herşey olabilir bu grupta, ama Fildişi elenir gibi geliyor bana. Umarım tuttuğum takımlar elenmez.

D, Meksika, Portekiz: Bu gruplar 2. tura çıkacakların en belirli olduğu grup bence. İkinci tura çıkacakların ikisi de başaltı favoriler. İkisi de sonuna dek gidebilir. En çok adı geçenlerden daha favori bence bu iki takım da. Scolari de çok önemli bir faktör. Grupları da şanslı ama şanssızlıkları 2. turda C grubu ile eşleşmeleri. O 2. turdan çıkan iki takım finale kadar gidebilir.

E, İtalya: İtalya en büyük favori bence. Tam bir takım çünkü, zayıf yerleri pek yok. Tek sorunları Totti'nin yeni yeni oynamaya başlamış olması ayağı kırıldıktan sonra. Ama grupları çok kuvvetli. Gana ısırabilir, ABD 2.tura çıkar, Çek C. ise yaşlandı bence takim olarak. Hollanda'nın grubunda onlarla yaptıkları iki maç dışında çok iyi performans sergilediler. Ama Nedved'lerinin en iyi zamanı geride kaldı artık. Rosicky onun yerini doldurabilirse birşey yapabilirler, ama bence gruptan çıkamazlar.

F, Brezilya: Brezilya ile ilgili daha önce yazdıklarımın özeti şu: Arjantin eleme grubunda 3-1 yendi Brezilya'yı, 1-2 ay sonra Konfederasyon Kupasında 4-1 yenildi. Brezilya'nın üzerine giden her iyi takım bu ikisini de yaşayabilir. Gruplardan sonra 4 eleme maçı var. Birinde eleme grubundaki maçı yaşamaları çok mümkün. Hatta keşke ilk turda elenseler de tüm kesin Brezilya diyenler apışıp kalsa. Hırvatistan kupanın sürprizlerinden olabilir. Avustralya sağlam takım, Japonya'nın da ne yapacağı belli olmaz. Hırvatlar ve Avustralya çıkar bence.
Ronaldinho çok etkili olamayacak bence.

G, Fransa: Kupanın hayal kırıklığı Zidane olacak. Geçti ondan. Ama Ribery patlayabilir. Çin'le oynadılar 2 gün önce. Yenemediler. Yani öyle görmek lazım, 90.dk.da 1-1'ken kendi kalesine çok güzel bir gol attı Çin. 2 dk. sonra da kalecisi orta sahadayken 3-1 oldu. İki pozisyonu da sürükleyen Ribery'ydi. Kore'nin performansı çok belirsiz olduğu için birşey söylemek zor ama ilk turda da elenebilirler yine.

H: İspanya: İspanya favori. Sadece kurt hocaları 'mutlu aşk yoktur' Aragones bir pislik yapabilir. Bu sefer diğer tüm kupalardan daha iyi olacaklar. Yarı finalleri bile yok daha. Tunus çıksın, Ukrayna elensin, Suudiler de göstersinler biraz tekniklerini.

Ama hepsinden önce Zico'nun sözünde (Brezil+31 eşit takım) çok doğru bir yan olduğunu düşünüyorum. Hiçbir kupada olmadığı kadar eşit olacak takımlar. Çok fazla sürpriz olacak. Hiç şans tanınmayan takımları çeyrek veya yarı finalde görebiliriz. Örneğin Sırplar ve Hırvatlar hiç beklenmedik şeyler yapabilir. Meksika ve hatta belki ABD bile. Paraguay ve Avustralya çok sağlam. Portekiz zaten çok sürpriz değil. Bunlardan birini finalde görürseniz şaşırmayın. Veya Avustralya veya Tunus'u, o kadar olmasa da, ceyrek finalde filan.

D.K.'na giriş

Herhangi bir kupada kazanana bakip artik su tur futbol kazaniyor muhabbetini hep tabela yorumculugu olarak gordum. Her buyuk kupada finale cikabilecek rahat 3-5 takim oluyor, sonucu sans ve gunun sartlari belirliyor. Barcelona macinda son dakikalardaki Sevcenko'nun nizami golu verilse Milan cikacakti finale. 2002'de ilk turda elenen Arjantin ve Fransa, finale cikan Almanya'dan iyi takimlardi.

Benim merak ettigim yeni bir finalist olacak mi.. 74'den beri oynanan 8 kupadaki 16 finalisti sadece 6 takim olusturuyor. Fransa 1, Italya ve Hollanda 2'ser. Diger ucu (Brezilya 3, Arjantin 3, Almanya 5) toplam 11 final oynamislar. Hatta biz dogali beri bu ucunden birinin final oynamadigi bir kupa yok. Uzun yillardir veya hic final oynamamis bir takim cikacak mi acaba.. Isvec, Ispanya, Ingiltere, Portekiz, Cekler, Meksika, Hirvatistan gibi. Yeni bir takim olursa da umarim final
oynamakla yetinmeyen iddiali bir takim olur.

Sanırım diğer kupalardan duzey olarak daha kaliteli bir kupa olacak. Tum buyuk ulkeler katiliyor, bir Danimarka haric. 2.tura cikma olasiligi olmayan ancak 3 takim sayilabilir, Togo, Angola, S.Arabistan. Bunlar disinda belki bir de T&T sayilabilir ki onlar da cok kotu olmayabilir. Gerisi hep iddiali, kolay teslim olmayacak takimlar. Onceki kupalarda zayif takim doluydu, en azindan her grupta vardi birer adet.

8 favori sayilabilir, digerlerinden ayrilan. Gecen sefer saydigim, son 8 kupanin finalisti 6 alti takim (Brez., Alm., Arj., It., Fran., Holl.) ve Ingiltere ile Ispanya. Onlardan sonra da Portekiz ve Cek C. gelir herhalde. Bunlardan sonra ne yapacagi merak edilen ve performanlarina gore en az ceyrek finale kadar rahat cikabilecek takim dolu, hemen hepsi K.Amerika ve Avrupa'dan. Ukrayna ornegin, Avrupa'dan kupaya katilmayi garantileyen ilk takim. Ben cok beklemiyorum aslinda ama iyi bir
performansla yari finale cikmasi bile surpriz olmamali. Hirvatistan boyle birsey yapabilir mesela.