Tek Kale - Spor Yazıları

02 Nisan 2006

Olimpiyatları TV’den seyretmek

İnsanoğlunun modern zamanlarda yarattığı en güzel şey olabilir mi Olimpiyatlar? Değilse de daha iyisini düşünemiyorum şu an.

Tüm dünyanın ülkelerinin en iyi sporcularının varını yoğunu ortaya koyduğu bu eyleme halkımızın ilgisinin düzeyi ne düzeyde çok merak ediyorum ben. TRT-3 seyrediliyor mu veya benden başka velodromdaki bisiklet yarışlarını seyreden var mı ülkede? İzlenme düzeylerini pek bilen olduğunu da sanmıyorum. Sadece göstergeler var. Örneğin, “Ağustos’da Olimpiyatları seyredeceğim” deyince “Atina’ya mı gidiyorsun?” dediklerinde endişeleniyorum, veya hemen hemen tüm gazetelerde üç büyüğe ayrılı sayfalardan sonra gelen Olimpiyat köşeciklerini görünce.

Ama diğer yandan, birçok taksi durağında TRT-3’ün açık olduğunu gördüm (taksi şoförleri ülkenin nabzını tutar denmez mi). Bize ne layık görürse talim ettiğimiz TRT’nin yayınları da diğer bir olumlu etken; eskiye göre daha iyi şeylere layık olduğumuzu düşünüyor gibi görünüyor TRT.

Tabi TRT’yi eleştirenler de çok. Hıncal Uluç geçen hafta 90 Dakika’da (16.8.04) “Ne Olimpiyatı biliyorlar, ne yayıncılığı” demişti. Kısmen katılmamak mümkün değil, neler yapılabileceğini düşününce. Örneğin, ünlü sporcularla söyleşiler, yabancı belli başlı spor eleştirmenlerinin görüşleri, ünlü spor gazetelerinden (örneğin L’Equipe’ten çeviriler), Oyunlar’ın magazini -bir önceki gün neler oldu, kim ne dedi-, kamerayı dışarı çıkarıp Olimpiyat Köy’ünün tanıtımı –nasıl bir yere benzer, sporcular ne yer ne içer-, takım sporlarında uzmanlarla favorilerin değerlendirilmesi… Oysa, bunlar olmadığı gibi, zaman zaman sporcularımızdan biri yarım saat sonra mindere çıkacak diye çok heyecanlı bir voleybol maçı kesilebiliyor, Tek Bayanlar Tenis finalinin yayını son oyunda nedensiz durduruluyor, ve boksta bir türlü kariyerine veda etmeyi bilmeyen Orhan Ayhan’ın bol dualı, ‘bizim boksörümüz yer bunu’ diye özetlenebilecek boks anlatımlarına maruz kalıyoruz.

Ama tüm bunlara rağmen Hıncal Uluç’a katılamıyorum, TRT’nin gösterdiği gayretin ve gelişmenin de hakkını yememek gerek. Önceki Olimpiyatlara göre çok daha uzun ve özenli yayınlar. Müslüman mahallesinde salyangoz demeden bizde yapılmayan sporlara da yer veriyorlar. Hemen hemen tüm spikerler (1-2 istisna, örneğin her basket maçını aynı şekilde anlatan Avni Küpeli hariç) kendilerini geliştirmişler, anlattıkları dalın kurallarını ve yakın geçmişini öğrenmişler. Birçok yerde de sporcularla tanışıklık kurmamızı sağladılar. O tanışıklık spor yarışmalarından zevk almamızı sağlayan en önemli etken birçok yerde. Kumsalda voleybol oynayan iki grup genç arasında arkadaşlarınız varsa artık herhangi iki grup değildir o. Birmingham-Chelsea maçı, Birmingham’daki Mustafa İzzet’i farkettiğinizde daha fazla anlam kazanır. Sporcularımızın olduğu yarışmalara gösterilen ilginin önemli bir kısmı da bu tanışıklıktan geliyor.

TRT’nin spikerleri de sporcuların ayırt edici özelliklerini anlatıp onları spor yapan robotlara benzemekten kurtarmada, yani bu tanışıklığı yaratmada başarılı oldular birçok zaman. Eşref Apak’ın 4. olduğu yarışmada şampiyon olan Macar çekiççi Adrian Annus’un, içine yine üstünde kızının resmi olan t-shirtü giyip giymediğini merak ettik, sporcularına döver gibi bağırıp her maçta birini ağlatan Rus Bayan Voleybol milli takım antrenörü Karpov’un kaybetmesini istedik (veya şampiyon olurlarsa ne yapacağını görmek), 400 engelli Dominik Cumhuriyetinden Felix Sanchez’in 4 yıl önce Sydney’de aldığı ve o zamanlardan beri çıkarmadığı ışıklı bilekliğiyle biraz daha ilginçti, ve Bayanlar Heptatlon’da Carolina Kluft’ün boşluklarda dansetmesini bekledik, ben ve o sırada daha ne kadar kişi seyrediyorsak diğerleri. Carolina demişken günde 7-8 saat anlatım yaptığını bile gördüğüm Güven Göktaş’ı özellikle kutluyorum. Hayran olduğu belli olan Carolina Kluft‘la elimde olsa aralarını yapardım (tabi evliyse umarım eşi de anlayışla karşılamıştır).

Son olarak ilk 11 gün itibariyle en önemli eksiklik: Her futbolseverin zevk alacağını düşündüğüm çim hokeyinden toplam 3-4 dakikayı geçmeyecek özetler görebildik.

En güzel sahne: Erkekler alet finallerinde barfikste harika bir program çıkaran Rus jimnastikçi Alexei Nemov’un hakkı yenince çok azı Rus olan tüm seyircilerinin 15 dakika protesto etmesi, ancak Nemov’un ricasıyla susmaları.
.
Radikal İki - 29.08.4

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home